İşaret Kitabı 22. Bölüm
Bölüm 22
”Doğru söze ne denir?” dedi Damien.
Shaunee ” Karanlık Kızlar’a katılıyor,”dedi.
”Ne!” Damien’in sesi neredeyse yirmi okvat yükselmişti.
”Onu rahat bırakın,” dedi Stevie Rae beni savunmaya geçerek. ”Keşfe çıkıyor.”
”Keşfe çıkıyormuş,lanet olsun! Karanlık Kızlar’a katılırsa düşmanla işbirliği yapacak demektir.”
”Katıldı bile,”dedi Shaunee.
”Kulaklarımızla duyduk,dedi Erin.
”Alo? Ben hala buaradyım,”dedim.
Damien bana ”Eee,ne yapacaksın,”diye sordu.
”Gerçekten bilmiyorum.”
”Hemen bir plan yapıp harekete geçsen iyi olur. Yoksa o cadılar öğle yemeği niyetine seni yer,”dedi Erin.
”Evet,” dedi Shaunee.
”Hey! Bu işi tek başına halletmek zorunda değil ki. Biz de yanında olacağız.” Stevie Rae kollarını göğsünde kavuşturdu ve gözlerini İkizler’e dikti.
Stevie Rae’ye minnet dolu bir gülümsemeyle baktım.”Şey,bir fikrim var sayılır.”
”İyi. Bize de anlat da beyin fırtınası yapalım,” dedi Stevie Rae.
Herkes büyük bir beklentiyle bana bakıyordu.İç geçirdim. ”Şey….Immmm…” Söze kendimdne pek de emin olmayan bir tavırla girmiştim.Büyük ihtimalle dışarıdan bakınca bir moron gibi görünüyordum. Bu yüzden onlara büyükannemle yaptığım telefon konuşmasından sonra zihnimde beliren düşünceleri anlatabileceğime karar verdim: ”Cherokee ritüeline göre eski usül bir arınma duası etmeye ve Nyx’ten bir plan üretmemde bana yardım etmesini dilemeye karar verdim.”
Masadaki sessizlik sonsuza dek sürecek gibiydi. Nihayet Damien” Nyx’Ten yardım dilemen fena fikir değil,” dedi.
Shaunee ” Sen bir Cherokee misin?” diye sordu.
”Cherokee’lere benziyorsun,”dedi Erin.
”Alo? kızın soyadı Kızılkuş. O bir Cherokee.” Stevie Rae bu tartışmaya son noktayı koymuştu.
Shaunee ”Çok iyi,” dedi ama şüpheli bir hali vardı.
” Ben, Nyx’in beni gerçekten duyabileceğine ve hatta o korkunç Afrodit’i alt etmek için ne yapmam gerektiği konusunda ipucu verebileceğine inanıyorum.” Tek tek hepsine baktım.
”İçimden bir ses,pisliklerin yanına kalmasının yanlış olduğunu söylüyor.”
Stevie Rae birdenbire ” İzin ver,söyleyeyim,” deyiverdi. ”Kimseye anlatmazlar. Gerçekten. Ayrıca bilmelerinin faydası da olur.”
Erin ” Ne oluyor? diye sordu.
”Pekala…artık başka seçeneğiniz kalmadı! Shaunee çatalıyla Stevie Rae’yi işaret ediyordu. ”Bunu söylediği zaman,neden bahsettiğini öğrenene kadar sana rahat vermeyeceğimizi biliyordu.”
Masum bir bakışla omuz silken Stevie Rae’ye kaşlarımı çatarak baktım.
”Özür dilerim.”
İsteksizce sesimi alçalttım ve öne doğru eğildim.”Kimseye anlatmayacağınıza söz verin.”
”Söz,”dediler.
”Çember ayini sırasında beş lementin beşini de hissedebildiğimi sanıyorum.”
Sessizlik… Hepsi boş boş bakıyorlardı. Üçü de şok olmuştu.
Stevie Rae ”Hala Afrodit’i alt edemeyeceğimizi mi düşünüyorsunuz? diye sordu.
Shaunee ”Alnındaki işaretin arkasında düşüp kafanı yere çarpmandan fazlasının olduğunu biliyordum! ” dedi
”Vay canına,” dedi Erin. ” Dedikoduya bak sen! ”
”Bundan kimsenin haberi olmamalı,” dedim telaşla.
”Lütfen,” dedi Shaunee. ”Demeye çalıştığımız bunun günün birinnde sıkı dedikodu malzemesi olacağı.”
Damien ikisini de duymazdan gelerek ”Beş elementin beşiyle de ilgili özelliği olan bir Yüksek Rahibe’nin varlığına dair bir kayıt olduğunu sanmıyorum.” Konuştukça heyecanlanıyordu. ”Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?” Bana cevap verme fırsatı bırakmadı.
”Vampirlerin gördüğü,göreceği en kudretli Yüksek Rahibe sen olabilirsin! ”
”Hah?” dedim. ”Kudretli mi?”
”Güçlü,”dedi sabırsızlık içinde. ”Afrodit’i gerçekten de yerinden edebilirsin.”
”Bu ciddi anlamda iyi bir haber,.” dedi Erin. Shauneede hevesle başını sallıyordu.
”Pekala.Şu arınma zımbırtısını ne zaman ve nerede yapıyoruz? ” Soru Stevie Rae’den gelmişti.
”Biz mi?” dedim.
”Bu işte tek başına değilsiz,Zoey,” dedi.
İtiraz etmek için ağzımı açacak oldum.Demek istediğim,ben bile ne yapacağımdan emin değildim. Arkadaşlarımın, kelimenin tam anlamıyla başarısızlıkla sonuçlanma ihtimali olan- büyük olasılıkla öyle sonuçlanacak olan- bir şeye bulaşmalarına gönlüm razı gelmiyordu.Ama Damien bana hayır deme fırsatı bırakmadı.
”Bize ihtiyacın var,” dedi basitçe. ”En kudretli Yüksek Rahibelerin bile çemberlerine ihtiyaçları vardır.”
”Şey,çember ayini yapmayı düşünmüyorum ki.Ben sadece bir arınma duası edeceğim, o kadar.”
Stevie Rae ”Çember ayini yapıp,duanı okusan,sonra da Nyx’ten yardım istesen olmaz mı?” diye sordu.
”Kulağa mantıklı geliyor,”dei Shaunee..
”Ayrıca,beş elementin hepsini içine alan bir özelliğin varsa, bence kendi çemberini kurduğunda bunu biz de hissederiz. Öyle değil mi Damien? Stevie Rae’nin bu sorusu üstüne bütün gözler grubumuzun gay bilgesine çevrildi.
”Bana da mantıklı geldi,” dedi Damien.
Karşı çıkmaya hazırdım ama arkadaşlarımın yanımda olacağına için için seviiyor,minnet duyuyordum. Bu belirsizlikleri tek başıma yaşamama izin vermeyeceklerdi…
Kıymetlerini bil, her biri paha biçikmez inci tanesi…
Tanıdık bir ses zihnimde süzülüyordu. Nyx beni öptüğü ve hem İşaretimi,hem hayatımı değiştirdiği anda içimde uyanan o yeni içgüdüyü sorgulamamam gerektiğini fark ettim.
”Pekala. Bir tütsü çubuğuna ihtiyacım olacak.” Bana boş gözlerle baktıklarını görünce anlatmaya devam ettim: ” Ritüelin arınma kısmı için. Çünkü kullanabileceğimiz bir akarsuyumuz yok,değil mi?”
Stevie Rae ”Kaynak ya da nehir gibi bir şeyden mi bahsediyorsun?” diye sordu.
”Evet,”
”Şey,yemek salonunun önündeki avludan geçen ve okulun içinde bir yerlerde kaybolan küçük bir kaynak var,” dedi Damien.
”İşe yaramaz.Fazla göz önünde.Tütsü çubuğuna ihtiyacımız olacak.En çok işe yarayanlar lavanta ve adaçayı karışımı olanlarmış ama gerekirse çam iğnesi de kullanabilirim.”
”Ben lavanta ve adaçayı bulabilirim,” dedi Damien. ”Okulun kırtasiye dükkanında,beşinci ve altıncı sınıfların Sihirler ve Ritüeller dersi için bu tarz malzemeler satılıyor. Büyük sınıflardan birine yardım ettiğimi söylerim. Başka neye ihtiyacın var?”
”Arınma ritüelinde büyükannem her zaman Cherokee halkının onurlandırdığı yedi kutsal yöne-kuzeye,güneye,doğuya,batıya,güneşe,toprağa ve öze-teşekkür ederdi. Fakat sanırım ben duamı Nyx’e özel yapacağım.” Düşünürken dudağımı çiğniyordum.
”Bence bu çok akıllıca olur,” dedi Shaunee.
”Evet,” dedi Erin. ”Yani ne de olsa Nyx Güneş’le aynı tarafta değil. O,Gece.”
”Bana sorarsan iç sesini dinlemelisin.” dedi Stevie Rae.
”Bir Yüksek Rahibe’nin ilk öğrenmesi gereken şeylerden biri kendine güvenmektir,” dedi Damien.
”Pekala.Bu durumda beş element için birer muma da ihtiyacım olacak,” dedim.
”Kolay olay,” dedi Shaunee.
”Evet.Tapınak hiçbir zaman kilitlenmez ve orada zilyonlarca çember mumu bulunur.”
”Almamız sorun olmaz mı?” Nyx’in Tapınağı’ndan hırsızlık yapmak iyi bir fikir gibi gelmemişti.
”Geri getirdiğimiz sürece sorun olmaz,” dedi Damien. ”Başka?”
”Sanırım b u kadar.” Düşündüm.Lanet olsun ki emin değildim. Ne yaptığımı bilmiyordum ki.
Damien ”Ne zaman ve nerede?” diye sordu.
”Yemekten sonra.Beşte diyelim.Birlikte gidemeyiz.Afrodit ya da diğer Karanlık Kızlar’ın bir tür toplantı yaptığımızı düşünmelerini ve meraka kapılmalarını istemeyiz. Doğu duvarının dibindeki büyük meşe ağacının altında buluşalım.” Gülümsedim.
”Hobi salonundan,Karanlık Kızlar’ın ritüelinden kaçmış ve cehennem cadılarından olabildiğince çabuk uzaklaşmak istermiş gibi yaparsanız orayı bulmakta hiç zorluk çekmezsiniz,”dedim.
”Bunun için-miş gibi yapmaya pek gerek yok bence,” dedi Shaunee.
Erin homurdandı.
”Pekala. Biz malzemeleri getireceğiz,” dedi Damien.
”Evet biz mzlemeleri getiriyoruz,sen de kudretliliğini getir,” dedi Shaunee, Damien’e ters ters bakarak.
”Kelimeyi doğru kullanmıyorsun.Biliyor musunuz,gerçekten daha çok kitap okumalısınız.Belki kelime dağarcığınız biraz gelişir,”dedi Damien.
”Daha fazla kitap okumaya ihtiyacı olan biri varsa,anandır,” dedi. Shaunee ve Erin’le birlikte bu berbat anan şakasına gülmeye başladılar.
Bense,konunun benden uzaklaşmasına seviniyordum.Böylece salatamı yerken göreceli bir mahremiyet içinde düşünme fırsatı bulacaktım.Salatamı çiğneyip arınma duasının sözlerini hatırlamaya çalışırken,Nala yanımdaki sıraya zıpladı.Kocaman gözleriyle bana baktı ve iyice sokulup bir jet motoru gibi mırlamaya koyuldu.Nedenini bilmiyordum ama kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyordu.Sonra zil çaldı.Hepimiz telaşla sınıflarımıza koştururken dört arkadaşım bana gülümseyerek,çaktırmadan göz kırptılar.”Görüşürüz,Z” Her ne kadar Erik’in hitabını taklit etmiş olmaları kalbimi burksa da,daha doğrusu,bu bana iyi gelmişti.
İspanyolca dersi göz açıp kapayana kadar geçti. Bütün bir saat boyunca sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyleri söylemeyi öğrendik. Profesor Garmy beni gülmekten öldürüyordu. Bunun, hayatımızı değiştireceğini söyleyip duruyordu.
Me gusta gatos( kedileri severim) Me gusta ir de compras (Alışverişe gitmeyi severim) No me gusta de cucinar (Yemek yapmayı sevmem) No me gusta lavantar el gato ( Kediyi yıkamayı sevmem). Bunlar Profesor Garmy’nin en sevdiği cümlelerdi. Biz de bir saat boyunca kendi cümlelerimizi kurduk.
Me gusta Erik.. ya da No me gusta el hag-o Afrodit gibi şeyler karalamamak için kendimi zor tutuyordum.Pekala,cadının İspanyolca el hag-o olduğundan emin değilim.Her neyse ders eğlenceliydi ve ben neden bahsettiğimizi gerçekten anlıyordum. Atların bölmelerini temizlememek,düşünmem-ve arınma duasını defalarca tekrarlamam- için müthiş bir fırsattı ama zaman bir türlü geçmek bilmedi. Bu defa Stevie Rae beni almaya gelmemişti. Zaman mefhumumu kaybetmiş olmaktan korkuyordum.Zil çaldığında kaşağıyı yerine kaldırmakla meşguldüm.Lenobia’nın yine Persephone’ye bakmama izin vermesine sevinmiştim fakat bir sonraki haftadan itibaren bana yavaş yavaş at binmeye başlayabileceğimizi söylemesi beni telaşlandırmıştı doğrusu. Telaşla ahırlardan çıkarken,gerçek dünyada saatin çok geç olmaması için dua ediyordum. Büyükannemi aramak ve atlarla neler yaptğımı anlatmak istedim.
”Neler olduğunu biliyorum,”
Yemin ederirm az kalsın kendi tükürüğümle boğulacaktım.
”Tanrım! Afrodit ! Bir ses falan çıkarsaydın bari. Nesin sen, kısmi örümcek falan mı? Aklımı başımdan aldın!”
”Sorun ne?” diye tısladı. ”Yoksa vicdan azabı falan mı çekiyorsun?”
”İnsanların peşinde sinsi sinsi dolaşırsan,onları korkutursun.Bunun vicdan azabıyla bir alakası yok.”
”Yani,suçlu değilsin?”
”Afrodit,neden bahsettiğini bile anlamıyorum,”
”Bu gece için neler planladığını biliyorum.”
”Ve ben hala neden bahsettiğini anlamıyorum.” Ah lanet olsun! Nereden öğrenmişti ki?
”Herkes senin çok şeker ve çok masum olduğunu sanıyor. Ve o ucube İşaretin herkesin aklını başından alıyor.benim dışımda herkesin.” Yüzünü bana çevirdi. Kaldırımın orta yerinde duruk. Mavi gözlerini iyice kısınca suratı tam bir cadı suratına dönüştü. Hah! Kısa bir an için,İkizler’in ne kadar başarılı bir lakap seçtiklerinin farkında olup olmadıklarını düşündüm. ”Nasıl bir saçmalık duyduğunun bir önemi yok. O hala benim ve her zaman da benim olacak.”
Gözlerimi iri iri açtım.O kadar büyük bir rahatlama hissetmiştim ki gevşeyerek gülmeye başladım. Arınma duasından değil,Erik’ten bahsediyordu. ” Vay canına! Erik’in annesiymişsin gibi konuşuyorsun.Her hareketini kontrol ettiğini biliyor mu?
”Koridorda aletini emerken annesine benziyor muydum?”
Demek biliyordu.Her neyse. Sanırım bu konuşmayı yapmamız kaçınılmazdı. ”Hayır,Erik’in annesine benzemiyordun. Aslına bakarsan aynı kendin gibiydin: Çaresiz. Açıkça artık seni istemediğini söyleyen bir adamın üstüne hastalıklı bir şekilde atlayacak kadar zavallı görünüyordun.”
”Seni orospu! Kimse benimle böyle konuşamaz! ”
Elini kaldırdı ve bir pençe gibi kasıp yüzüme doğru savurdu. O anda dünya durdu sanki.İkimiz ağır çekim bir balonun içinde kalmış gibiydik.Bileğini yakaladım. Onu durdurmam çok kolay olmuştu-fazla kolay.Sanki öfkeden deliye dönmüş ama kimseye zarar veremeyecek kadar zayıf,küçük,hasta bir çocuktu. Kolunu tuttum ve nefret dolu gözlerinin içine baktım.
”Sakın bir daha bana vurmaya kalkışma. Ben zorbalıkla yola getirebileceğin çocuklardan değilim.Bunu kafana soksan iyi olur.
Senden korkmuyorum.” Sonra bileğini hızla savurdum ve birkaç adım geriye doğru sendelediğini görünce şaşırdım.
Bileğini ovuşturarak bana bakıyordu.”Yarın ritüele gelmeye zahmet etme.Davetsiz olduğunu ve artık bir Karanlık Kız olmadığını varsay.”
”Öyle mi?” İnanılmaz derecede sakindim. Bu konuda kilit kartın elimde olduğunu biliyordum. Kartı çektim. ”Eski erkek arkadaşının benden hoşlanmasını kıskandığın için beni Karanlık Kızlar’dan attığını Yüksek Rahibe Neferet’e açıklamak ister misin? Biliyorsun,Karanlık Kızlar’a katılmam onun fikriydi,”
Beti benzi atmıştı.
”Ah,Neferet bana bu konuly ilgili bir şey sorduğunda çok üzgün olacağımı bilmeni isterim,” Ağlıyormuşum gibi yaparak yapmacık bir tavırla hıçkırıp burnumu çektim.
”Seni hiç kimsenin istemediği bir grubun parçası olmak nasıl bir şeydir en ufak bir fikrin var mı senin?” Dişlerinin arasından adeta yılan gibi tıslamıştı.
Midemin kasıldığını hissettim.Hassas bir noktaya parmak bastığını belli etmeye niyetim yoktu. Evet,bir şeyin-sözüm ona bir ailenin-parçası olmanın ve oradaki kimsenin beni istemediğini bilmenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyordum.Ama bunu Afrodit’in öğrenmesine hiç gerek yoktu. Bu yüzden gülümsedim ve en tatlı sesimle ”Neden ki? Neden bahsediyorsun,Afrodit? Erik,Karanlık Çocuklar’ın üyesi ve bugün öğle yemeğinde bana Karanlık Kızlar’a katılmamdan ne kadar büyük memnuniyet duyacağını anlatıyordu.”
”Ritüele gel. Karanlık Kızlar’ın parçasıymışsın gibi davran. Ama şunu hiç aklından çıkarmasan iyi olur: Onlar benim Karanlık Kızlar’ım. Sense,dışlanan ve istenmeyensin. Ve şunu da sakın unutma:Erik Night’la benim aramda,senin asla anlayamayacağın bir bağ var.O benim için eski değil.Koridordaki oyunumuzu sonuna kadar izlemedin.Erik’in o zaman da, şimdi de, tam olmasını istediğim yerde durduğundan emin olabilirsin. O benim.”
Sonra kabarık sarı saçalrını savurarak,hızla uzaklaştı.
Sadece iki nefes alımlık bir aradan sonra,Stevie Rae,kaldırıma pek de uzak olmayan bir meşe ağacının arkasındna kafasını uzattı. ”Gitti mi?”
”Çok şükür,” dedim. Başımı sallayarak,”Senin orada ne işin var?” diye sordum.
”Şaka mı yapıyorsun? Saklanıyordum. O kız benim ödümü patlatıyor.Seni bulmaya geliyordum ki kavga ettiğinizi gördüm. Tanrım,sana vurmaya gerçekten yeltendi! ”
”Afrodit’in ciddi öfke kontrolü sorunu var.”
Stevie Rae güldü.
”Ah,Stevie Rae artık oradan çıkabilirsin..”
Gülerek ve neredeyse zıplayarak yanıma geldi ve kolunu koluma geçirdi. ”Ona ciddi ciddi kafa tuttun.”
”Ciddi ciddi…”
”Senden gerçekten iliklerine kadar nefret ediyor..”
”Gerçekten…”
”Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun,değil mi?”
”Evet.Artık başka seçeneğim yok.Onu alt etmek zorundayım.”
”Evet.”
Fakat bunu, Afrodit yüzümü tırmalamaya yeltenmeden önce de biliyordum. Nyx beni işaretlediğinden beri başka seçeneğin yoktu. Stevie Rae’le birlikte gaz lambalarının aydınlattığı gecede ilerlerken Tanrıça’nın sözleri beynimde yankılanıyordu:
Sen yaşının çok ötesinde bir büyüklüğe sahipsin,Zoeykuş.Kendine inanırsan,bir yolunu mutlaka bulacaksın. Ama sakın unutma, karanlık her zaman kötülük demek değildir.Tıpkı,ışığın da her zaman iyilik getirmemesi gibi…